Eyfel Kulesi
Her yıl dünyanın her bölgesinden milyonlarca turist tarafından ziyaret edilen Eyfel Kulesi (La Tour Eiffel) Paris’in sembolü haline gelmiş muhteşem bir yapıdır.
Yapımına 1887 yılında başlanan kulenin inşaatı 26 ay sürmüştür. Yapımı esnasında ve sonrasında birçok sanatçı tarafından tepki alsa da zamanla dünyanın en çok ziyaret edilen turistik yapılarından olmuştur.
Her 7 yılda bir boyanan Eyfel Kulesi son olarak bronz rengin üç tonu kullanılarak zirvesi açık bronza, ikinci katı koyu bronza, zemini ise daha koyu bronza boyanmıştır. 20.000 ampulle muazzam bir şekilde ışıklandırılan Eyfel Kulesi geceleri şehre muhteşem bir görsellik sunar.
Birinci ve ikinci katlara, kulenin doğu, kuzey ve batısında bulunan asansörler ile veya merdivenlerle çıkılıyor. Yerli ve yabancı turistler asansörlerin yoğun olması nedeniyle ayıca şehrin eşsiz manzarasının keyfine varmak için merdivenleri kullanmayı da sık sık tercih ediyor. 3. Kata yalnız asansör ile 2.kattan aktarmak yapılarak çıkılıyor.
Eyfel Kulesi 3 katlı, 1665 basamaklı ve 300 metre uzunluğundadır. 57 metre yükseklikteki birinci katta, Cineiff, buz pisti, hediyelik eşya dükkânı, büfe ve 58 Tour Eiffel Restaurant bulunuyor.
Cineiff, Eyfel kulesinin ağırladığı önemli misafirleri, kulenin yapım aşamalarını ve kulenin tarihi gibi bilgilerin misafirler ile paylaşıldığı sergi alanıdır. Misafirler bu alanı ziyaret ederek duvarlara yansıtılmış görsel sunumlar ve tanıtıcı panolar sayesinde kule hakkında detaylı bilgilere sahip oluyor.
Kış aylarında hizmete açılan buz pisti, aynı anda 80 kişinin kayak yapmasına olanak sağlıyor. Şehrin muhteşem manzarası eşliğinde kayak yapmak misafirlere unutulmaz bir deneyim yaşatıyor.
Birinci kattaki, 58 Tour Eiffel Restaurant samimi havası ve enfes manzarası ile ziyaretçilerine Paris’in muhteşem manzarasına karşı eşsiz bir yemek yeme şansı sunuyor.
58 Tour Eiffel Restaurant, dünyaca ünlü şeflerin hazırladığı klasik Fransız mutfağı lezzetlerini öğle veya akşam yemeği menüleri ile sunuyor. Lezzetinin yanı sıra değişik sunumları ile hafızalarda özel bir yer edinen restaurant, Fransız yemeklerini ve tatlılarını Eyfel Kulesi’ne ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlere profesyonel bir şekilde sunarak yemeklerini unutulmaz kılıyor.
Eyfel Kulesi’nin ikinci katı, 115 metre yükseklikte ve 719 basamaklıdır. Bu katta Le Jules Verne Restaurant, hediyelik eşya dükkânı ve büfe bulunuyor. Ziyaretçilerine gece ve gündüz ayrı güzellikler sunan restaurant öğle ve akşam yemeği dışında gece eğlencesi içinde sıkça tercih ediliyor.
Romantik bir akşam geçirmek isteyenler, yemek yerken Paris’in eşsiz güzelliğini izlemek isteyenler veya gece eğlencesi için dünyaca ünlü Le Jules Verne Restaurantı tercih edenler Paris’in muhteşem güzelliğinin yanı sıra dünyanın en ünlü şeflerinin ellerinden çıkan Fransız ve Avrupa mutfağının eşsiz lezzetlerini ve özel Fransız şaraplarını yudumluyor.
Eyfel Kulesi’nin üçüncü katı; 276 metre yükseklikte ve 1665 basamaklıdır. Seyir katı olarak kullanılan bu katta kulenin tasarımcısı Gustave Eiffel’in çalışma odası, Le Bar à Champaigne isminde şampanya barı ve küçük alışveriş dükkanı vardır.
Çatılı ve açık alanları bulunan 3.katta dünya şehirlerinin yönünü ve uzaklığını gösteren tabelalar da misafirlerin ayrıca ilgisini çekiyor. Özellikle gece kulenin ve şehrin muhteşem ışıklandırması ziyaretçilere büyüleyici bir görüntü sunuyor.
Eyfel Kulesi, kış sezonunda 09.30 ile 23.45 saatleri arasında yaz sezonunda ise 09.00 ile 00.45 saatleri arasında ziyaretçilerini ağırlıyor. Paskalya, yılbaşı gibi özel günlerde kapanış saati uzayabiliyor.
Herkesin mutlaka görmesi gereken bu ihtişamlı kuleye yapacağınız ziyaretler için veya Paris Panaromic Tur hizmetimizden faydalanarak, Paris’in güzelliklerini bilirkişiler ile en doğru şekilde keşfetmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Şanzelize Caddesi
Paris’in her caddesinin ve her sokağının ayrı bir güzelliği olsa da Şanzelize Caddesi’nin (Avenue des Champs-Élysées), güzelliği tüm dünyaya nam salmıştır. Paris’in kuzey batısında bulunan Şanzelize Caddesi, şehrin en görkemli ve en ihtişamlı caddesidir. 1950 metre uzunluğu ve 70 metre genişliği olan caddenin ilk kilometresi düz, ikinci kilometresi hafif yokuştur.
Cadde de bulunan yaya kaldırımları kuzey yaya kaldırımı ve güney yaya kaldırımı şeklinde isimlendirilmiştir. Günde 500.000 ile 800.000 kişi bu caddeden geçmektedir.
Caddenin kuzey ve güney yaya kaldırımları 1944 yılında kestane ağaçları ile yeşillendirilmiş ve 1838 yılında şık sokak lambaları ile ışıklandırılmıştır. 1838 yılından günümüze kadar kullanılan sokak lambaları hala göz alıcılığını kaybetmemiştir.
Concorde Meydanından başlayan cadde Zafer Takı’ya kadar uzanır. Caddede; dünyaca ünlü markalar, bahçeler, kabareler, sinemalar, lüks butikler, tiyatrolar, ünlü restaurantlar ve kafeler vardır.
Dünya modasına yön veren Şanzelize Caddesi, Paris’in en şık ve en işlek alışveriş caddesidir. Bu alışveriş mağazalarında ve şık butiklerde bazı ürünler vergisiz satılmaktadır. Ayrıca bu caddede, Şanzelize’ye özel ürünler ve tasarımlarda bulmak mümkündür. Bu nedenle dünyanın seçkin isimleri her sezon bu caddedeki dükkânlardan dünya modasını takip edip, alışveriş yapar.
Şanzelize Caddesi üzerindeki küçük ve şirin hediye dükkânları da en az moda mağazaları kadar ilgi görür. Özellikle yabancı turistler bu dükkânlardan Paris’i her zaman hatırlatacak, sembolik hatıralar ve çeşitli hediyeler satın alır.
Alışveriş molalarında Şanzelize Caddesi üzerindeki ünlü kafelerde leziz Fransız kahvelerini yudumlamak ve Şanzelize Caddesi’nin görkemini izlemek yerli turistlere olduğu kadar yabancı turistlere de keyif verir. Bu caddedeki kafelerde dünyaca ünlü birçok isme rastlayabilirsiniz.
Şanzelize Caddesi üzerindeki Lido Gösteri Merkezi’nde dünyanın en eğlenceli kabarelerinden biri olan Lido Show sergilenmektedir. Bu Show, misafirlerini eğlencenin doruklarına ulaştıran ve unutamayacak anlar geçirmesini sağlayan Fransa’ya özgü bir showdur.
Şanzelize Caddesinin hemen yaninda bulunan Élysée Sarayı (Palais de l’Élysée) 1718 yılında yapılmıştır. Şanlı geçmişi ve mütevazı görünümü ile Fransa Cumhurbaşkanlarının resmi adresidir.
Dünyanın en önemli eserlerinin sergilendiği Louvre Müzesi ve Zafer Takı’da bu cadde üzerinde tarih severleri ağırlar.
Paris’in en güzel bahçelerinden biri olan 25 hektarlık Tuileries Bahçesi de Şanzelize üzerindedir. Şehrin ortasındaki bu muhteşem bahçe hayranlık uyandırırken, kusursuz bir ambiyans yaşamayı sağlar.
Fransız halkı önemli kutlamalarını genellikle bu cadde üzerinde gerçekleştirir. Birçok sokak sanatçısı da bu cadde üzerinde çeşitli gösteriler yaparak, Şanzelize’ye ayrı bir eğlence katar.
Aralık ayında Noel için, özel olarak ışıklandırılan cadde, muhteşem bir görsel şov sunar aynı zamanda cadde üzerinde kurulan Noel pazarında ise Fransa’nın meşhur makaron tatlısından, sıcak şarabına kadar herşey vardır. Bu cadde, muhteşem ışıklandırmalar ile süslenerek şıkır şıkır bir Noel geçirmek isteyen milyonlarca kişiyi ağırlar.
Dünyanın en önemli markalarının bulunduğu bu cadde, mimarisi ve lüks tarzı ile Paris’in ihtişamını bir kez daha tüm dünyaya sunar.
Sizde gece ayrı, gündüz ayrı bir güzellik sunan Şanzelize Caddesi’nin büyüsüne kapılmak ve Paris gezinizi unutulmaz kılmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Disneyland Paris
Marne-la-Vallee’de bulunan Disneyland ( Park Disneyland ) 12 Nisan 1992’de faaliyete geçmiş muhteşem bir eğlence merkezidir.
140 dönüm üzerine kurulan eğlence merkezi büyük küçük herkesin eğlenebileceği aktiviteler ile dolu Avrupa’nın en çok ziyaret edilen oyun parkıdır.
Peri masalları ve Disney karakterleri temalı parkın her köşesinde ayrı bir keşif, ayrı bir macera yaşayacaksınız.
Canlı müzik, danslar, oteller, alışveriş dükkânları, sinema salonları, oyunlar, konserler, temalı restaurantlar, sokak sanatçıları ve büyüleyici şovlar ile gün boyu bitmeyen aktiviteler tadına doyamayacağınız anlar yaşamanızı sağlayacak. Disneypark, Walt Disney Studios ve Village bölümleri bulunan eğlence merkezinin atmosferi ise kendinizi peri masallarında hissetmenizi sağlayacak.
Disneypark bölümü; eğlence merkezinin en büyük alanıdır ve Main Street, Frontierland, Adventureland, Fantasyland ve Discoveryland olmak üzere beş bölümden oluşur.
Main Street, eğlence merkezine giriş alanıdır. Bu bölümde Keşif Çarşısı, Main Strett Araçları, Özgürlük Salonu, Atlı Tramway, Disneyland Demiryolu ve İstasyonu bulunur.
Frontierland; vahşi kovboy kasabası havasında dizayn edilmiş bölümdür. Hızlı tren ile bu bölümde bulunan Büyük Gök Gürültüsü Dağını, mağaraların ve kayalıkların içinden geçerek gezebilir, adrenalinin doruklarına çıkabilirsiniz. Yine bu bölümde bulunan Hayaletli Köşk, Vahşi Batı Efsanesi, Gürültülü Büyük Nehir Gemisi, Kızılderili Köyü Pocahontas, Kötü Kalpli Hırsızlara Atış Alanı ve Disneyland Demiryolu ile macera üstüne macera yaşayabilirsiniz.
Adventureland; kalp atışlarınızın hızlanacağı ormanların, tünellerin ve korsanların bulunduğu bölümdür. Robinson’un Kulübesi, Macera Adacığı, Kaptan Hook’un Korsan Gemisi, Indiana Jones ve Tehlikeli Tapınak, Alaaddin’in Sihirli Geçidi, Korsan Plajı ve Karayip Korsanları sizi korkunun ve heyecanın içine çekecek. Unutamayacağınız maceralar yaşatacak bu aktiviteler, heyecanı ve korkuyu aynı anda yaşamanızı sağlayarak sizi cesaretli olmak zorunda bırakacak.
Fantasyland; masalların ve hikâyelerin hayat bulduğu, prenslerin ve prenseslerin yaşadığı fantastik kara parçası. Kendinizi masalların büyüsüne kaptıracağınız bu bölümde hafızalardan silinmeyen masal kahramanlarının evleri ve şatoları bulunuyor. Birçok masal kahramanı ile tanışabileceğiniz gibi evlerine de konuk olabileceksiniz. Özellikle çocuklarınıza asla unutamayacağı çocukluk anıları bırakmak istiyorsanız mutlaka bu büyülü ortamın atmosferini yaşatmalısın.
Discoveryland; geleceğe yolculuk yapmak ve keşfetmek isteyenler için dizayn edilmiş bölümdür. Işıltılı uçaklar, uzaya yolculuk, hızlı trenler, video oyunları gibi ufkunuzu genişletecek aktiviteler ile doludur. Her yaş gurubunun yoğun ilgisini çeken bu bölümde keşfederek eğleneceksiniz.
Walt Disney Studios Park eğlence cennetinde Disney kahramanlarının dünyasına katılabilirsiniz. Art of Disney Animatio’da çizgi film kahramanlarına nasıl hayat verildiğini keşfedebilirsiniz. Disney Studio ile hareketli fotoğraf karelerinin başrolünde siz olabilirsiniz. Televizyon ve sinema dünyasına ait tüm sırları çözebilir veya Disney dünyasının tüm tarihini Walt Disney Studios Park’ta izleyebilirsiniz. Büyük, küçük herkesin çılgınca eğlenebileceği Backlot bölümünde özel efektler, trenler, hızlı arabalar ile yaşınızı umursamamadan eğlencenin doruklarına ulaşabilirsiniz. Tüm aile eğlenebileceğiniz Toy Story Playland’da devasa oyuncakların içinde kaybolabilirsiniz.
Disney Village, eğlencenin, dansın, gösterinin ve müziğin hiç bitmediği bölümdür. Her yaş gurubunun delice eğleneceği bu bölümde Disney kahramanları ile dans edebilirsiniz. Akşam düzenlenen konserler ile tüm enerjinizi atabilir yâda muhteşem şovların bir parçası da siz olabilirsiniz. Alışveriş caddesi, sinema salonu, gece kulübü ve oyun alanı olan bu bölümde isterseniz uçan balon ile gezintiye çıkabilirsiniz. Çizgi film temalı veya nostaljik restaurantlarda yemek yiyebilir yada dünya mutfağından değişik lezzetlerin tadına bakabilirsiniz.
Sadece bir kısmını anlatabildiğimiz bu muhteşem Disney dünyasının daha onlarca aktivitesi ve eğlencesi var. Eğlence, adrenalin ve heyecanı bir arada yaşamak isteyen herkesin mutlaka ziyaret etmesi gereken Disneyland, misafirlerine unutamayacakları maceralar sunuyor. Sizde kısa süreliğine de olsa peri masallarının başrol oyuncusu olmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Notre Dame Katedrali
Notre Dame Katedrali (Cathédrale Notre Dame de Paris) Seine Nehri’nin Cite adası üzerinde Paris’in en önemli yapılarından biridir.
Göğe yükselen kuleleri ve sivri çatıları ile ilk gotik katedrallerden biri ayrıca gotik mimarisinin en güzel örneğidir. Roma Katolik katedrali olarak halen kullanılır ve Meryem Ana’ya ithafen adlandırılmıştır.
Paris’in 19. yüzyılda yeniden yapılandırılması ile bakımsız ve yıkılmak üzere olan katedralinin de restorasyon çalışmaları başlamıştır. Şu an Paris Başpiskoposluğu’na ev sahipliği yapan katedrali, her yıl dünyanın her yerinden milyonlarca turistin akınına uğrar.
1163 yılında Kral VII. Louis döneminde inşaatına başlanmış, 1345 yılında tamamlanmıştır. Uzunluğu 128 metre, genişliği 69 metre olan Notre Dame Kadetrali’nin kubbesinin boyu 90 metredir.
Roma mimarisinin harika bir eseri olan katedralinin batı cephesi yaklaşık olarak 50 yılda yapılmıştır. Bu cephede güney ve kuzey kuleleri vardır ve kuleler ile birlikte cephenin yüksekliği 63 metre, genişliği 41 metreyi bulur. 380 merdivenli bu kuleler dışında cephede üç büyük kapı, Krallar Galerisi, Meryem Ana Figürü, Gül Pencereleri ve Büyük Galeri vardır.
Notre Dame Katedrali’nin batı cephesinde; sağda Azize Anne Kapısı, ortada Son Hüküm Kapısı, solda Meryem Ana Kapısı olmak üzere boyu 10 metreyi bulan üç kapısı vardır. Bu kapıların üzerindeki taclar İncil’den alınmış bazı sözler ve kabartmalı figürler ile betimlenmiştir.
Krallar Galerisi; 3 kapının üzerinde yer alan, İsrail ve Yahuda krallarını sembolize eden heykellerin olduğu bölümdür.
Krallar galerisinin üstünde, kucağında İsa ve yanında iki melek olan Meryem Ana’nın heykeli bulunuyor. Aynı zamanda bu heykeller, Vitray sanatının en güzel örneklerinden biri olan ve çapı 10 metreyi bulan Gül Penceresinin önündedir. Meryem Ana Heykeli, Notre Dame Katedrali’ni şehrin gururu olarak düşünen tüccarlar tarafından yaptırılmıştır.
Gül pencerelerin yapımında oyma desenler ve renkli camlar kullanılmıştır. Yuvarlak pencereler muhteşem ve eşsiz bir el işçiliği ile hazırlanan çerçevelerle süslenmiştir.
Büyük Galeri (Galerie des Chimères); chimère’lerin sergilendiği, güney ve kuzey kulelerinin birleştiği alandır.
Batı cephesindeki güney kulesinde Emmanue çanı bulunur. 1789 yılındaki Fransız Devriminden önce 17 çanı olan katedralinin, devrimden sonra çanları top yapmak için eritilmiş yalnız Emmanue kurtulabilmiştir. Bu çan katedralinin en eski parçasıdır ve ağırlığı 13 ton, tokmağı 500 kilodur. Katedralinin zirvesinde bulunan kule külahı ise 500 ton ahşap ve 250 ton kurşun kullanılarak yapılmıştır. Ayrıca kötü ruhları def etmek içinde yapının saçaklarında çeşitli figürler (gargoyl) bulunur.
Notre Dame Katedrali’deki rahipler Fransızca, İngilizce, Almanca, İspanyolca olmak üzere dört dilde misafirlerini ağırlar. Kilisenin akustik ortamında ve dünyanın en meşhur kilise orgundan çıkan müziğin eşliğinde ruhani şarkılar ve yapılan ayinler de konukların hafızasında yer edinir.
Sanatsal değeri çok büyük olan bu yapı hem iç görünümü hem de dış görünümü ile büyüleyici bir güzelliğe sahiptir.
Çarpıcı güzelliği, tarihsel önemi ve baş döndüren mimari yapısı ile Notre Dame Katedrali dünyanın en meşhur kilisesidir. Uzun süre etkisinden çıkamayacağınız bu tarihi yapıyı ve Paris’in her köşesini bizimle keşfedebilirsiniz. Paris’e yapacağınız tüm gezileriniz için bizimle iletişime geçerek, Paris’te geçireceğiniz her saati unutulmaz kılabilirsiniz.
Louvre Müzesi
Fransa’nın ilk devlet müzesi olan Louvre Müzesi ( le Musée du Louvre ) günde yaklaşık 25.000 ziyaretçi ağırlıyor. Louvre Müzesi’nde 380.000’den fazla obje ve 35.000’den fazla sanat eseri bulunuyor.
Müzenin ana giriş kapısında cam ve metalden yapılan 21 metre yükseklikte Louvre Piramidi bulunmaktadır. 1793 yılından önce saray olarak kullanılan müzenin yaklaşık 800 yıllık bir tarihi vardır.
60.000 metrekareye yayılan müze Dekoratif Sanatlar, Eski Yakın Doğu Sanat Eserleri, , Eski Mısır Medeniyeti, İslam Sanatı, Tablolar, Heykeller, Baskılar ve Çizimler, Etrüsk ve Roma, Kadim Yunan bölümlerinden oluşuyor. Müzede kütüphane, alışveriş merkezi, eğitim bölümü, konferans salonu, laboratuvarlar ile sanat tarihi ve müzecilik eğitimi veren Louvre Müze Okulu bulunuyor.
Dünyada en çok ziyaret edilen müzeler sıralamasında Louvre Müzesi, her yıl ilk sırada yer alıyor. Dünyanın her bölgesinden gelen turistler tarafından büyük ilgi gören müze muhteşem eserlerinin yanı sıra ışıklandırmalarıyla da, görsel bir ziyafet sunuyor ve ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor.
Louvre Müzesi’ndeki en önemli eserlerden biri, 15. Yüzyılda ünlü İtalyan ressam, heykeltıraş ve bilim adamı Leonarda Da Vinci tarafından yapılan yağlı boya portresi Mona Lisa (La Joconde) tablosudur.
Sfumoto tekniği ile kavak bir pano üzerine resmedilen tablo hakkında yüzyıllardır birçok spekülasyon çıksa da, tablonun gizemi hala tam olarak çözülmemiştir.
Müzede 3 kat camın altında korunarak, sergilenen gizemli tablo 77×53 cm ölçülerindedir.
Milo Venüsü (Venus De Milo), 1820 yılında Yunanistan’ın Milos adasında bulunan ve tahminen milattan önce 130 ile 100 seneleri arasında yapılan Louvre Müzesi’nin en önemli tarihi eserlerinden biridir.
Antik Yunan Heykel sanatının en büyük eserlerinden olan Milo Venüsü 203 cm boyunda ve paros mermeri ile yapılmıştır. Louvre Müzesi’nin şeref bölümünde sergilenmektedir.
Kana’da Düğün (The Wedding Feast at Cana), 1563 yılında İtalyan ressam Paolo Veronese’nin 660 x 990 cm boyutlarındaki yağlıboya tablosudur. Louvre Müzesi’nin en önemli eserlerinden biri olan tablo Mona Lisa tablosunun karşısında sergilenmektedir. Eserde dönemin kralları, kraliçeleri, padişahları, müzisyenleri olmak üzere toplam 132 kişi ile 7 hayvan resmedilmiştir. Tabloda İsa’nın ilk mucizesi kabul edilen suyu şaraba dönüştürme olayı anlatılmıştır. Ressam bu mucizevî olayı kendi zamanında, Venedik Sarayı’nda dönemin önemli isimlerinin karşısında yaşanmış gibi resmetmiştir.
1807 yılında tamamlanan Napolyon’un Tac Giydirme Töreni (Le Sacre de Napoléon), isimli tablo Jacques Louis David tarafından resmedilmiştir. Ebatları 629 x 979 cm olan tablo müzenin başyapıtları arasındadır. İmparatorluk ailesi, devlet görevlileri, büyükelçiler gibi dönemin önemli kişileri eşliğinde Napolyon’un eşine tac giydirme törenini konu almıştır.
Horas Kardeşlerin Yemini (Le Serment des Horaces), 1784 yılında Jacques Louis David tarafından tuval üzerine yağlıboya ile çizilmiştir. 330 x 425 cm ebatlarındaki tabloda 3 kardeşin ve babalarının vatanseverlikleri ve bu uğurda korkusuzca can verebilecekleri konu edinmiştir.
Antik Yunan Heykel sanatının bir başka örneği de Kanatlı Zafer Heykeli; (Winged Victory of Samothrace) milattan önce 3. Yüzyılda mermerden yapılmıştır.
1863 yılında Edirne’deki Fransız konsolos yardımcısı tarafından Semadirek Adası’nda parçaları bulunmuştur. Yapılan restorasyon çalışmaları ile parçalar birleştirilse de, tüm araştırmalara rağmen heykelin baş ve kol kısımları bulunamamıştır. Bugün 328 cm boyundaki heykel, Louvre Müzesinde kolsuz ve başsız olarak sergileniyor.
Bu anlattığımız birkaç önemli eser dışında Louvre Müzesi’nde tarihe tanıklık etmiş binlerce eser ve obje sizi bekliyor. Müzeyi tamamen gezmek en az 2 gün sürüyor.
Louvre Müzesi’nin buram buram tarih kokan atmosferi ziyaretçileri kendine hayran bırakıyor. Bu büyülü atmosferin içinde tarihe yolculuk etmek ve dünyanın en önemli eserlerini yakından görmek için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Zafer Takı
Zafer Takı (Arc de triomphe) Paris’te 12 caddenin birleştiği ve dünyanın en büyük kavşaklarından biri olan Charles de Gaulle Meydanı’nda yer alır. Boyu 45 metre, eni 22 metre, yüksekliği 49 metre olan ve ülkenin askeri zaferlerini temsil eden Zafer Takı, Paris’te Eyfel Kulesi’nden sonra en fazla turist ağırlayan tarihi bir yapıdır.
1806 yılında Fransız mimar Jean François Therese Chalgrin tarafından Napolyon Bonaport’un emri ile inşa edilmeye başlanmıştır. Fakat Rusya İmparatorluğu ile olan savaş nedeniyle 1810 yılında Zafer Takı’nın inşaatına ara verilmek zorunda kalınmıştır.
1832 yılında Fransız Louis, Robert Goust ve Jean Nicolas Huyot tarafından dönemin Fransız kralı Louis Philippe’nin emri ile inşa edilmeye devam edilmiş ve 1836 yılında bitirilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı esnasında ölmüş bir askerin mezarı, Fransa için ölmüş bütün kahraman askerlerini temsilen Zafer Takı’nın ortasına gömülmüştür. Mezarın bulunduğu bölümde 1923 yılından bu yana hiç sönmeyen bir meşale vardır. Mezarın üzerindeki bu meşale ölmüş olan Fransız askerlerine saygı için her gün 18.30 da sembolik olarak tekrar yakılır.
Anıt; kalkanlar, rakamlar, yazılar, heykeller, frizler ve kabartmalar ile süslenmiştir. Takı içerisinde bulunan müze, ziyaretçilere anıtın tarihi ve mimari yapısı hakkında detaylı bilgiler sunar.
Friz; anıtın üst kısmını kaplar. Bir kısmında savaşa giden askerleri, diğer kısmında da zaferden dönüşlerini simgeler. İhtişamlı ve heybetli takın iç duvarlarında o dönemlerde savaşa katılan 660 Fransız generalinin adları yazar.
Anıtın en tepesinde yer alan 30 kalkanın her birinde Napolyon ve askerlerinin kazandıkları savaşların isimleri yazar.
Zafer Takı da; Le Départ , Le Triomphe, La Résistance, La Paix olmak üzere 4 büyük heykel vardır. François Rude, Jean-Pierre Cortot ve Antoine Etex tarafından yapılan bu muhteşem heykeller ziyaretçiler tarafından büyük ilgi görür.
Anıtın ön sağ yüzünde bulunan ve François Rude tarafından yapılan Le Depart, Prusya ve Avusturya’ya karşı ülkelerini savunmak için giden gönüllü askerleri anlatır.
Anıtın ön sol yüzünde bulunan ve Jean-Pierre Cortot tarafından yapılan Le Triomphe, Abukir Savaşı’nda Osmanlılara karşı kazanılan zaferi anlatır.
Anıtın arka sağ yüzünde bulunan ve Antoine Etex tarafından yapılan La Resistance; Austerlitz Savaşı’nda Napolyon’un askerleri sayıca az olmasına rağmen kazandıkları zaferi anlatır.
Anıtın arka sol yüzünde bulunan ve Antoine Etex tarafından yapılan La Paix, Viyana Barış Anlaşmasının simgeler.
Zafer Takı’nın zirvesinde seyir terası, yazıt ve heykellerin bulunduğu müze ile sergi alanı vardır. Zafer Takı’nın seyir terasından, gündüz farklı, akşam farklı bir güzelliği olan Paris’i tüm detayları ile izleyebilirsiniz. Tarihi anıtın zirvesindeki seyir terasına 284 merdiven ile yâda asansör ile çıkabilirsiniz. Zafer Takı’nın bir tarafından La Grande Arche de La Defense’i diğer tarafından da Şanzelize caddesini izleyebilirsiniz.
Zafer Takı yaz sezonunda 10:00 ile 23:00 saatleri arasında, kış sezonunda ise 10:00 ile 22:30 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Bizimle iletişime geçerek Paris’teki tüm turistik bölgelere lüks araçlarımız ile en konforlu şekilde gidebilirsiniz.
Montmartre Sacré Coeur Bazilikası Ressamlar Tepesi
Paris’in en yüksek rakımlı yeri olan ve 18. Bölgesinde yer alan Montmartre Tepesi, dar ve renkli sokaklara sahip, şirin bir mahalledir.
Paris manzarasının en net izlenebileceği yerlerden biri olan Montmartre insana ilham verecek kadar güzeldir. Birçok ressamın Montmarte’de çalışma stüdyoları bulunur. Bu bölge Pablo Picasso, Claude Monet, Salvador Dali, Amedeo Modigliani ve, Vincent Van Gogh gibi dünyaca ünlü ressamların tablolarına da konu olmuştur.
Montmartre’nin gece ayrı gündüz ayrı bir güzelliği vardır o nedenle hem gece hem de gündüz ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Çeşitli butiklere, hediyelik eşya dükkânlarına, kafelere, kabarelere, pastanelere ev sahipliği yapan mahallenin gündüz şirinliğini gece ise eğlencesini görmek isteyen yerli ve yabancı milyonlarca kişi tüm sezon bu bölgeye akın eder.
Montmartre’nin her köşesinde ressamlara, müzik yapanlara, şarkı söyleyen sokak sanatçılarına rastlayabilirsiniz.
Paris’in tüm güzelliklerini şehrin en yüksek tepesinden izleyip şehre hâkim olmanın keyfini çıkarırken içeceğiniz kahve eminiz ki size mutluluk verecek. Hep neşeli, hep renkli olan bu mahallenin şirin kafelerinde belki de hayatınızın en lezzetli kahvelerini içeceksiniz.
Dar sokakları, minik renkli dükkânları, sokak sanatçıları, canlı ve mutlu insanları bölgenin güzelliğine güzellik katmayı başarıyor.
Montmartre’nin meydanında kış öncesi kurulan muhteşem Noel Pazarı’da hem yerli hem de yabancı turistler tarafından oldukça ilgi görüyor. Şahane ve benzersiz hediyeler bulabileceğiniz bu pazarı, Noel öncesi milyonlarca kişi ziyaret ediyor.
Tasarım ürünlere ilgi duyuyorsanız Montmartre’deki küçük dükkânları ve Noel pazarını mutlaka gezmelisiniz. Buralarda satılan zarif objeleri, ilginç ürünleri, renkli ve değişik tasarımları mutlaka görmelisiniz.
Paris’in muhteşem havasını sonuna kadar hissedebileceğiniz bu mahallede alışılagelmiş mimariden çok farklı bir mimarisi olan Sacré Coeur Bazilikası(Basilique du Sacré-Cœur), bulunur.
Bu bembeyaz kilise doğanın yeşili ve gökyüzünün mavisi ile bir bütün oluşturmuştur. Muhteşem bir görüntüye sahip kilise, Fransa’nın en çok ziyaret edilen anıtlarından biridir.
Fransa-Prusya Savaşı’nda hayatını kaybeden 58.000 Fransız için 1874 yılında yapılmasına karar verilmiştir. 1875 yılında yapımına başlanan kilise 1914 yılında tamamlanmıştır. Yapımında beş farklı mimar görev almıştır.
Kilisenin papazları hala bu savaşta ölen Fransızlar için dua okuyor ayrıca 1 Ağustos 1885 tarihinden bu yana kilisede haftanın her günü ve her saati İncil okunuyor.
Dört kubbeye sahip Sacré Coeur Bazilikası’nın orta kubbesi 83 metre yüksekliktedir. Kilisedeki tavanın 475 metrekarelik alanına 1900 ile 1922 yılları arasında yapılmış altın kalbi görebileceğiniz İsa mozaiği bulunuyor.
Sacré Coeur Bazilikası’nda bulunan Fransa’nın en ağır ve en büyük çanı olan La Savoyarde 1895 yılında yapılmıştır. Çapı 3 metre, ağırlığı 7380 kilo, çekici ise 1200 kilogramdır. Sacré Coeur Bazilikası’nın dışındaki heykellerde mutlaka görülmeye değer güzelliktedir.
Her gün saat 06.00’dan 22.30’a kadar ziyaret edebileceğiniz kilisenin girişi ücretsizdir.
Sacré Coeur Bazilikası’nın yakınında Montmartre’nin kalbi Ressamlar Tepesi (Place du Tertre) bulunmaktadır. L’Espace Salvador Dalí isimli müzenin de bulunduğu bu Ressamlar Tepesi dünyaya nam salmış mutlaka görülmesi gereken muhteşem bir meydandır.
1800’lü yıllarda heykeltıraşlar, şairler ve yazarlarda bu bölgede yaşamayı tercih etmiş fakat tepe zamanla ressamlara adanmıştır.
Küçük ama hareketli bu meydanda çeşitli teknikler ile yapılmış harika resimler bulabilirsiniz. Dilerseniz resminizi veya karikatürünüzü yaptırabilirsiniz. Yâda çeşitli resim galerini veya hediyelik eşya dükkânlarını gezebilirsiniz.
Bu muhteşem meydanı çevreleyen kafelerde bir kahve içip, dünyanın her yerinden gelen turistleri ve muhteşem resimlerin yaratıcılarını izleyebilirsiniz.
Montmartre Tepesi’ne yapacağınız gezileriniz için bizimle iletişime geçerek, Paris’in muhteşem sokaklarını bizimle en konforlu şekilde gezebilirsiniz. Lüks araçlarımız ve Türkçe konuşan deneyimli şoförlerimiz ile haftanın her günü yanınızdayız.
Opera Garnier
Paris’in en önemli sembollerinden biri olan Opera Garnier (Palais Garnier), mimar Charles Garnier tarafından 1875 yılında yapılmıştır. 16 Ekim 1923 tarihinde Fransız Tarihi Anıtlar kategorisine dâhil edilmiştir.
1858 yılında İtalyanlar tarafından Napolyon ve eşine düzenlenen suikast girişiminde, Napolyon ve eşi yara almadan kurtulmuştur. Fakat 8 kişi ölmüş 150 kişi de yaralanmıştır. Bu olayın ertesi günü Napolyon’un isteği üzerine suikastın olduğu yere opera binası yapılmasına karar verilmiştir. Yapımı için düzenlenen yarışmaya 171 mimar katılmış, yarışmayı 36 yaşındaki Charles Garnier kazanmıştır.
Çatısından giriş kapısına kadar tüm ayrıntıları ile eşsiz bir eser olan Opera Garnier’in her köşesi tarihi izler taşımaktadır.
Barok tarzda eklektik bir tasarıma sahip olan Opera Garnier, Paris’in en görkemli miraslarından biridir. Ayrıca Avrupa’nın da en prestijli opera salonudur.
Binanın girişinde bulunan önemli sanatçıların heykelleri ve dış mimarisindeki ince detaylar henüz binanın içine girmeden ziyaretçileri kendine hayran bırakmayı başarıyor. Kütüphane, restoran, müze, prova stüdyoları bulunan Opera Garnier’in bu baş döndürücü güzelliğinin etkisi uzun süre hafızalardan silinmiyor.
Altın renginin hâkim olduğu 30 metre yükselliğindeki ikili merdivenlerin zengin dekoru, şaşalı duvar süslemeleri ve ışıklandırması gözleri kamaştırıyor.
Opera Garnier’in geniş ve ihtişamlı koridorlarındaki müthiş heykeller ve tablolar tarihe kısa bir yolculuk yapmanızı sağlıyor.
Temsil salonunun tavan süslemeleri 1964 yılında Marc Chagall tarafından yapılmış, çeşitli bestekârları ve onların eserlerini konu alan figürlerle süslenmiştir. Tavanın kristal avize ile görkemi arttırılmış ve sahne özel olarak ışıklandırılmıştır. Bordo duvar kaplamaları, bordo koltuklar ve altın yaldızlı süslemeler ile tasarlanan 1971 kişi kapasiteli temsil salonunun nefes kesen dekoru muhteşem bir ambiyans yaratıyor.
Mimar Odile Decq’in kırmızı ve beyaz rengin hâkimiyetinde tasarladığı L’Opéra Restaurant sabah 07.00’de kahvaltı menüsü ile ziyaretçilerine kapılarını açıyor ve gecenin geç saatlerine kadar hizmet veriyor. Muhteşem bir terasa sahip bu restoran şehrin gürültüsünden uzak tarihi dokunuşların arasında güne başlamanıza olanak sağlıyor. Hava şartlarına göre üstü kapatılan teras hem yaz hem de kış sezonunda yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görüyor.
Özel kutlamaları unutulmaz kılmak için bu terasta muhteşem organizasyonlar düzenleniyor. Tüm yaz sezonu boyunca Cuma ve Cumartesi akşamları muhteşem yaz partileri düzenlenen restaurantta akşam yemeğinin ardından eğlencenin de doruklarına ulaşılıyor.
Opera Garnier’in uzunluğu 172 metre, genişliği 125 metre, yüksekliği ise 74 metredir. Heykelleri, görkemli merdivenleri, tarihi tabloları, muazzam sütunları, lüks restaurantı, tavan ve duvar süslemeleri bu opera binasının atmosferini eşsiz kılıyor.
Buram buram tarih kokan ve her köşesi ince bir işçilik ile yapılmış bu muhteşem eseri ziyaretleriniz için bizimle iletişime geçerek sizde tarihe muhteşem bir yolculuk yapabilirsiniz.
Madeleine Kilisesi
Madeleine Kilisesi’nin ( Église de la Madeleine ) yapımına 1763 yılında başlanmıştır. Fakat Fransız ihtilalı sırasında sadece temelleri atılan yapının siyasi karışıklıklar nedeniyle inşaatına ara verilmek zorunda kalınmıştır.
Bu esnada eserin kullanımı için kütüphane, tren istasyonu, banka, gece kulübü gibi çeşitli öneriler sunulsa da 1806 yılında Napolyon, Fransız ordusunun başarılarını simgeleyen bir zafer tapınağı olması için inşaata devam edilmesini istemiştir. Fakat o sırada inşa edilen Zafer Takı bu görevi üstlenmiştir.
Son olarak 1816 yılında yönetimi ele geçiren Bourbonlar tarafından kilise olarak kullanılmaya başlanmış ve günümüzde hala kilise olarak kullanılmaya devam edilmektedir.
Madeleine Kilisesi, İncil’e göre öldükten ve dirildikten sonra İsa’yı ilk gören Magdalalı Meryem’e itafen yapılmıştır.
Eski çağın ünlü bir eseri olan yapı 20 metre yükseklikte korint tarzı 52 sütun ile çevrilidir. Kapının yanlarında nişlere yerleştirilen heykeller ve üçgen alınlıklı çatısı esere ayrı bir görkem katar. Ayrıca kilisedeki muhteşem heykeller, duvarlardaki göz alıcı resimler ve altın varaklar bu muhteşem eserin soyluluğunu bir kez daha gözler önüne serer.
Güney bölümündeki alınlık kısmının süslemeleri kıyamet gününü tasvir eder. Kilisenin bronz kapılarında On Emir’in betimlendiği kabartmaların detayları ise baş döndüren güzelliktedir.
Üzerinde hiç hac ve çan olmaması bu kiliseyi diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biridir.
Kilisede 24 Aralık ile 25 Aralıkta düzenlenen Noel kutlamaları dünyaya nam salmıştır. Madeleine Kilisesi Noel’de dünyanın her yerinden gelen milyonlarca turisti ağırlar. Kutsal ve klasik müzik konserleri de düzenlenen bu kilisenin orgu da birçok ünlü müzisyen tarafından çalınmıştır.
Charles Marochett tarafından 1837 yılında yapılan Mary Magdalene yükselişini gösteren heykelin muhteşem detayları hafızanızdan uzun yıllar silinmeyecek kadar müthiş bir görünüme sahiptir.
Mermer sütunlar, altın varaklar ile tasarlanmış Madeleine Kilisesi mimarisi ile Paris’in görülmeye değer büyüleyici yapılarından biridir. Duvarlardaki muhteşem resimler, devasa avizeler, büyük mumlar ve binanın üzerindeki pencerelerden içeri vuran ışığın yarattığı ambiyans herkesi etkileyecek kadar güçlüdür.
Neoklasik tarzda inşaa edilen yapı Fransa’nın en büyük ikinci meydanı olan Madeleine Meydanı (Place de la Madeleine) ile Opera Garnier (Palais Garnier) arasında yer almaktadır. Madeleine Kilisesi’ne ziyarete gelen yerli ve yabancı turistler, bu eşsiz meydan üzerindeki restuarantlardan özel şarap, şampanya ve peynir çeşitleri ile güne kısa bir mola vererek Paris’in muhteşem lezzetlerini tatma şansıda yakalıyor.
Ücretsiz olarak gezebileceğiniz bu kilise hergün 09.30 ile 19.00 saatleri arasında açıktır.
Madeleine Kilisesi ve Paris’in tüm güzelliklerini en konforlu şekilde gezebilmeniz için lüks araçlarımız ile hizmetinizdeyiz. Bizim ile iletişime geçerek transferlerimiz yâda Paris panoramik gezimiz hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz.
VERSAY SARAYI VE BAHÇELERİ
Versay Sarayı’nın (Le château de Versailles) yapımına 1661 yılında başlanmıştır. Fransız mimarisinin muhteşem bir eseri olan saray Fransa tarihinin en uzun dönem tahta kalan kralı XIV. Louis tarafından yaptırılmıştır. İlerleyen zamanlarda saraya yeni binalarda eklenerek saray bugünkü halini almıştır. 2300 odalı saray yaklaşık 6 hektara yayılmıştır.
Paris’in 25 kilometre doğusunda yer alan Versay Sarayı, Avrupa’nın en büyük sarayıdır. Sarayın projesi Jules Hardouin-Mansart ve Louis La Vau tarafından hazırlanmıştır. İç dekorasyonu ise iç mimar Charles le Brun tarafından yapılmıştır. Bahçelerin peyzaj mimarı dünyaca ünlü Andre Le Notre’dir. İnşaatı 50 yıl süren sarayın yapımında 30.000 işçi çalıştırılmıştır.
Petit Trianon Sarayı ve Grand Trianon isimli iki küçük sarayda Versay Sarayı’na daha sonra eklenmiştir.
Grand Trianon; XIV. Louis’in yalnız kalmak ve Madame de Maintenon ile baş başa olabilmek için 1687 yılında yaptırdığı küçük bir saraydır. Petit trianon ise 1762 yılında kralın saray ortamından uzaklaşıp, dinlenmesi için yaptırılmıştır. Fransız İhtilalından önce kral ve kraliçe genellikle bu sarayda konaklarmış.
Sarayda bulunan 72 metre uzunluğu, 10 metre genişliği ve 13 metre yüksekliği olan Aynalı Salon tarihteki çok önemli olaylara tanıklık etmiştir. İç dekorasyonu Le Brun tarafından barok tarzda yapılan sarayda 1919 yılında Versay Barış Anlaşması imzalanmıştır. 17 camlı salonun, tüm duvarları ayna ile kaplanmıştır. Salonun tavanına Le Burn tarafından yapılan muhteşem resimler en az salonun güzelliği kadar ilgi çekmeyi başarmıştır. Salon günümüzde dünyanın her yerinden gelen ziyaretçileri ağırlar.
Sarayın bir diğer bölümü Mermerli Salon olarak anılan Salon De Venus’tür. Bu salonda XIV. Louis’in muhteşem bir heykeli vardır. Kraliçe’nin yatak odası; altın sarısı ahşap mobilyalar ile dekore edilmiştir. Görkem, ihtişam, şıklık ve lüks bu odada bir araya gelmiştir. Sütunlardan ve kare payellerden meydana gelen Şapel, hafif kabartmalar ile süslenmiştir. 1710 yılında tamamlanan ve muhteşem şekilde dekore edilen şapelin her köşesi tarihten derin izler taşır. Salon d’Apollon, kralın taht odasıdır. XIV. Louis’in tahtı bulunan oda, sarayın en önemli bölümlerinden biridir.
Versay Saray’ı kadar sarayın bahçelerinin her köşesi büyük bir itina ile düzenlenmiştir. Bugün hala ziyaretçilerinde hayranlık uyandıran bahçeler Versailles kasabasından başlar, sarayın ön kısmında bulunan kralın heykeline kadar devam eder. XIV. Louis’in barok dönemin eserleri ile süslettiği Versay Sarayı’nın bahçeleri geometrik şekiller ile dizayn edilmiştir.
Yapıldığı yıllarda Avrupa’nın gözünü kamaştıran Versay Sarayı’nın bahçeleri planlanırken bölgedeki tepeler düzleştirilip, bataklıklar kurutulmuş ve bahçenin muhteşem peyzajı kısa sürede Versay Sarayı gibi ün yapmayı başarmıştır.
Heykeller, fıskiyeler, mağaralar, süs havuzları, çiçekler, çeşmeler ve çeşitli göletler bulunan bahçeye silah kapısından girilir. Bahçede ilk karşılaşacağınız yer Bakanlar Avlusu’dur. Bakanlar Avlusu Kral XIV. Lois’in avlandığı ve misafirlerini ağırladığı yerdir.
Sarayın ön bahçesinde bulunan süs havuzunda Apollon’un arabası, koruluklarda Apollon’un heykeli bulunur. Asıl gölet ise devasa boyuttadır. Burada kayık kiralayabilir yâda göletin etrafını akülü golf arabası kiralayarak gezebilirsiniz. Bu gölettin etrafında ve bahçenin birçok bölümünde kafe ve restaurantlar bulunur.
1979 yılında Versay Sarayı ve Bahçeleri Dünya Miras Listesine eklenmiştir. Saray; Pazartesi günleri hariç haftanın diğer günleri 09.00 ile 18.30 arası ziyarete açıktır. Versay Sarayı’nın muhteşem bahçesi ise 08.00 ile 20.30 arasında ziyarete açıktır.
Paris’te Versay Sarayı gibi onlarca muhteşem yapı, tarihi eserler, parklar, bahçeler, alışveriş merkezleri ve eğlence merkezleri bulunur. Paris geziniz boyunca Türk şoförlerimiz ve lüks araçlarımız ile size eşlik ediyoruz. Paris’in her bölgesini detaylı bir şekilde bilen ekibimize ulaşabilirsiniz
Le Marais Bölgesi
Le Marais’in bir bölümü Paris’in 3. bölgesinde, diğer bölümü ise 4. Bölgesinde yer alır. Bölgenin geçmişte bataklık olmasından dolayı Fransızca’da bataklık anlamına gelen Le Marais ismini almıştır.
Le Marais, 10. yüzyılda temizlenmiş ve gün geçtikçe daha da değeri artmıştır. 10. Yüzyıldan sonra bölgeye yerleşim başlamış ve 12. yüzyılda ise bölgenin büyük bir kısmı tarıma uygun hale getirilmiştir. Le Marais 12. Yüzyılın sonlarına doğru şehrin gıda ihtiyacının büyük bir bölümü karşılamaya başlamıştır.
14. yüzyılda İngiliz işgali esnasında Le Marais bölgesi II. Henry’e ev sahipliği yapmıştır. II. Henry döneminde bölgedeki tarlaların yerini daracık modern sokaklar almaya başlar. Kısa sürede lüks bir kent haline gelen Le Marais’e 17. yüzyılda Paris’in önde gelen isimleri yerleşmeye başlar.
17. Yüzyılda Fransa’da yaşayan birçok Yahudi de Le Marais’e yerleşmeye başlar ve zamanla Paris’teki Yahudilerin yerleşim bölgesi haline gelir.
Birinci dünya savaşından sonra ise eşcinseller Le Marais’e yerleşmeye başlar. Günümüzde bu bölgede birçok eşcinsel yaşamakta ve Le Marais’te gay gece kulüpleri, cafeleri, kabareleri yer almaktadır. Le Marais, Paris’teki eşcinsellerin buluşma noktası olarak da bilinmektedir.
1969 yılında Paris yönetimi Le Marais’in yıkılmasına karar verir. Fakat çok fazla tepki alan yönetim bölgenin yıkılmasından vazgeçip, kalkındırma planı başlatır.
Günümüzde butikler, şirin kafeler, vintage dükkânlar, restaurantlar, kitapçılar, barlar, gece kulüpleri Le Marais bölgesinin daracık sokaklarına can verir. Ayrıca Le Marais Bölgesinde birçok sinagog ve Yahudi kültür merkezi de bulunur.
Şehrin en özel bölgelerinden biri olan La Marais, ayrıca pasajları, ikinci el dükkânları ve antikacıları ile de meşhurdur. La Marais’de bulunan vintage dükkânları özellikle gezmenizi öneririz.
Village Saint Paul, Musée Carnavalet, Saint Paul Kilisesi, Ulusal Arşiv Müzesi, Picasso Müzesi, Place des Vosges, Victor Hugo’nun Evi, Hôtel de Sully, İsveç Kültür Merkezi gibi Le Marais bölgesinde birçok önemli ve tarihi yapı bulunur.
Bölgede bulunan onlarca sanat galerisi, sanatseverlerin sık sık La Marais’i ziyaret etmelerini sağlar. Özellikle Espace des Blancs Manteaux da düzenlenen geçici sergiler dünyanın her yerinden gelen turistlerin ve yerli turistlerin ilgisini çekmeyi başarır. Sanata ilgi duyuyorsanız Paris ziyaretinizde bu bölgedeki sanat galerileri ile sergileri mutlaka ziyaret etmenizi ve muhteşem eserleri yakından görmenizi öneririz.
Cumartesi günü Yahudilerin dinlenme günü olduğu için bölgedeki birçok dükkân genellikle cumartesi günleri kapalıdır. Ancak Paris’te birçok alışveriş merkezi ve dükkân pazar günleri kapalıyken Le Marais’deki tüm dükkânlar açık ve bölge cıvıl cıvıldır. La Marais bölgesini özellikle Pazar günü gezmenizi öneririz. Daracık sokaklarda sık sık karışılacağınız sokak müzisyenleri de bölgeye neşe ve eğlence getirir.
Özellikle bölgedeki Yahudi fırınları çok ünlüdür. Yahudi fırınlarının mis kokusu tüm La Marais’in sokaklarını sarar. Ayrıca meşhur falafellerini de mutlaka denemenizi öneririz.
La Marais bölgesinde Fransa tarihine yakından tanıklık etmiş onlarca yapı ve dükkân bulunur. Bu bölgedeki her sokağın ayrı bir önemi vardır ve her sokak ayrı bir güzelliktedir. Sizde Fransa tarihini ve Yahudi kültürünü yakından görmek isterseniz Le Marais bölgesini mutlaka ziyaret etmelisiniz. Bu samimi muhitin sakin ama neşeli havası size keyif ve huzur verecek.
Paris’e yapacağınız tüm ziyaretlerinizde lüks araçlarımız ve özel şoförlerimiz ile size güvenli ve konforlu bir ulaşım hizmeti sunuyoruz. Havaalanı transfer, özel şoförlü araç, Paris şehir turu veya panoramik tur gibi hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için bizlere ulaşabilirsiniz.
Saint Germain Bulvarı
Paris’in 6. Bölgesinde bulunan Saint Germain Bulvarı ( Boulevard Saint Germain ) yaklaşık 3,5 kilometre uzunluğunda şehrin en lüks en ihtişamlı bulvarıdır.
Bu muhteşem bulvarda sabahtan akşama kadar hatta günlerce vakit geçirebilecek birçok neden bulabilirsiniz.
Şıklığı, ambiyansı, tarihi yapıları, modaya katkıları ile Saint Germain Bulvarı canlı, cıvıl cıvıl ve şıkır şıkır bir bulvardır.
Hem konumu hem de güzelliği ile tüm dünyanın ilgi odağı olmayı her zaman başaran Saint Germain’de bulunan 3 yıldızlı, 4 yıldızlı ve 5 yıldızlı lüks oteller her sezon dünyanın her yerinden gelen ünlüleri ve turistleri ağırlar.
Saint Germain Bulvarı’nda ünlü tasarım dükkânları, butikler, lüks oteller, kafeler, restaurantlar, pasajlar, kiliseler, bulunur. Sanata ve sanatçıya sonsuz önem veren Paris’in birçok yerinde olduğu gibi Saint Germain Bulvarı üzerinde ayrıca kitapçılar, sanat galerileri, sinemalar, müzeler ve tiyatrolar bulunur.
Enerji dolu bu bulvar insanın ruhunu gençleştirdiği gibi şık yapıları ile göz doldurmayı ve kendine hayran bırakmayı da başarıyor.
Arap Dünyası Enstitüsü ile Fransa Ulusal Meclis arasında bulunan Saint German Bulvarı, dünyanın en önemli isimlerinin sık sık ziyaret ettiği mekânlarla doludur. Bu bulvar üzerindeki birçok işletme dünyaya nam salmıştır. Dünyanın en ünlü isimlerini ağırlayan Cafe De Floor ve Cafe Les Deux Magots bu bulvarda dünyaya kapılarını açmıştır. Bu meşhur kafeler Saint Germain Bulvarı’nda yan yanadır. Paris’e gelen ünlü şarkıcılar, sanatçılar, top modeller bu kafelerin havasını solumadan Paris’ten ayrılmazlar.
Bu iki kafenin karşısında bulunan Cafe Louis ise Cumartesi ve Pazar günleri sunduğu açık büfe kahvaltıları ile akıllarda kalmayı başaran ve bu bulvarda kahvaltı için en çok tercih edilen kafedir. Yine bu bulvarda bulunan Relais de l’Entrecôte; enfes lezzette et yemekleri yapan harika ve ünlü bir restauranttır. Klasik Fransız restaurantı öğlen ve akşam yemekleri için Paris’e gelen birçok kişi tarafından tercih edilir.
Fransız mutfağının ve dünya mutfağının en güzel yemeklerini bu bulvarda bulunan onlarca kafe ve restaurantlar da bulabilirsiniz.
Dünyaca ünlü bu kafelerin karşısında bulunan Saint Germain Des Pres Kilisesi, 6 yüzyılda gotik tarzında inşa edilmiştir. Yıllarca manastır olarak kullanılan bu kilise çok uzun yıllar Paris’in en çok ziyaret edilen yapılarından olmuştur.
Saint Germain Des Pres Kilisesinin tam arkasında Musée Eugène Delacroix, 1793 ile 1863 yılları arasında yaşamış olan dönemin en önemli sanatçılarından Eugène Delacoix’in atölyesidir. Hayranlıkla gezeceğiniz bu atölyede tarihin derin izleri ile karşılaşacaksınız.
Saint Germain Bulvarı’nın üst kısmında yer alan Saint Sulpice Kilisesi 1870 yılında yapılmıştır. Hem mimarisi hem de tarihi ile Paris’in önemli yapılarından biridir. Eski çağlarda gül çizgisinin bu kiliseden geçtiği düşünülmüştür ve bu kilise meridyenlerin başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir.
Moda severler bu bulvarda bulunan tasarım atölyelerini, lüks butikleri ve prestijli markaların mağazalarını yakından takip eder. Bulvarda düzenlenen defileler, moda sektörüne önemli katkılarda bulunur. Bu nedenle Saint Germain Bulvarı, dünya sosyetesinin uğrak yeridir.
Şehrin içindeki cennet olarak bilinen Lüksemburg Bahçesi’de Saint Germain üzerindedir. Bu muhteşem bulvarın üzerinde yapılacak gezilere kısa bir mola vermek için Lüksemburg Bahçesi’nin yeşilliklerine kendinizi atıp, kısa da olsa şehrin gürültüsünden kaçabilirsiniz.
Sadece birkaç örnek verebildiğimiz Saint Germain Bulvarı’nın yaz, kış ve gece, gündüz enerjisi hiç bitmez.
Paris’in ve Avrupa’nın en güzel bulvarı kabul edilen Saint Germain Bulvarı’nı ziyaretleriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz. Türk şoförlerimiz ve müşteri memnuniyeti odaklı hizmetimiz ile size maksimum konfor sunmak için sürekli gelişim içindeyiz.